5 Haziran 2010 Cumartesi

Gecikmiş Bir Pusulaya Paslanmış Bir Kaç Kırık Söz


‘Kendine yabancı herkes tanışsın kendiyle’ demişsin,

Kelamını aldım.

Her şey yaşlanıyor, yalnızlık kalıyor geriye.

Bana şunu öğretti ki hayat

-kimse tek başına güzel değil-

Hüzün dedikleri potansiyel bir fahişe

baban bile böylesini görmemiştir.

Yalnız sen ve acılarım umurumdasınız

demek istemiştim

ama aşk

çok yalan bilir

ben pek azını söylerim

çünkü bilirim;

rüzgara karşı koşarsan daha fazla üşürsün

yürürsen kaderine durursun.

Görüyorsun ya

yasal bir serseriyim ben.

Yani seninle biz aynı yılın

İki ayrı mevsimi gibiyiz.

Ummana kurban olayım

Üç kadeh rakıdan güzeli yok

Bu gece bütün ağlara takılıyorum.

Aşk öldü

ihtimal başkaları da ölecek.

-Titriyorsun dedin-

-Titretiyorsun dedim-

Bakma sevişken olduğuma

ben aslında çekirgeyim

Oysa sen

şimdi muhtemelen

prefabrik düşler peşindesin

Düşlemek güzeldir

ahlaksız olabilir bazen

Seni gidi kuyruklu yalan

Görüyorum ki

sözlerin aşktan uzak

oysa sesin yakın

Aldığın her nefes kumar.

Nereye böyle alalacele

bir şiiri yarım bırakıp hem de.

Gerçi şiire benzetmemeliydim seni

Şimdi nerelisin diyecekler

Şiirtliyim diyeceksin.

Her zaman dediğim gibi

Bi şiiri asla yalanla beslememeli

Evet, hayat adil değil

tanrı hepimizden özür dilesin.

Bir düşünsene

değişen bir şey yok

mevsimlerden başka

Coşku; kelebek ömürlü rüzgar

Çile bezinden ördüğümüz aşk

çoktandır karantinada

kim bilir düvel kaçta bu gün.

Bizi ölüm kutsayacak,

bulutlar kar toplayacak o ara

ve bütün olasılıklar çocuklarımıza kalacak.

Hoş geldin ölüm

Hoş geldin bacanak.

Üstüme varmayın canım acıyor.

Dermeyi unuttuğum çiçekler

üstüme varmayın.

Aşk’mış

sen benim daktiloma

şerit bile olamazsın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder